ATATÜRK’ÜN ÖLÜM YIL DÖNÜMÜ KONUŞMAM
10 KASIM 2012-CUMARTESİ
Sevgili öğrencilerim,
Kıymetli öğretmen Arkadaşlarım,
Bugün Ulu Önderimiz Gazi Mustafa Kemal’in ebediye intikal etmesinin 74 yılı münasebeti
ile bir araya geldik.
Aslında 10 Kasım günlerinin matem yas ile kutlanması uygulamasının artık geride
kaldığını düşünüyorum. Çünkü en önemli sorunumuz Atatürk’ü anlayamamak. Bu
nedenle 10 Kasımların Atatürk’ü ve çağdaş ileri görüşlerinin kavratıldığı ve
kavrandığı günler olması gerekmektedir. Bu ülkeye sahip çıkalım. Ülke elden giderse yeni bir Atatürk bulamayabiliriz.
Herkes bu ülkeye hizmeti namus borcu olarak kabul etmek zorundadır. Sadece
asker olmak bu ülkeye hizmet ölçüsü değildir. Bir ağaç dikende, o ağacı
yetiştirende, Milli Serveti (Ulusal Kaynakları ) gözü gibi koruyanda, çevresini
kirletmeyende, dersine çok çalışan öğrencide bu ülkeye dolaylı yoldan hizmet
etmenin birkaç örneğidir. Ben
Mustafa Kemal Atatürk’ü minnet ve şükran ile anarak sözlerime son vermek
istiyorum. Bizlere bağımsız ve özgür yaşadığımız bir ülke bıraktığı için sonsuz
teşekkür ederim. Allah rahmet eylesin. Mekânı cennet olsun.
10.11.2012
Abdullah ALBAYRAM
Okul Müdürü Mustafa Kemal’i Atatürk yapan sadece askerliği değildir. Devlet adamlığı eşsizdir. Türkiye Cumhuriyeti bu gün gerçek
bir cumhuriyet yönetimine kavuşmuşsa, çağdaş ve uygar bir yaşam tarzı
benimsemişsek bunlar Atatürk’ün iyi bir devlet adamı olması ile sağlanmıştır.
Çok üzücüdür ki hepimizin ortak değeri olan Atatürk bu gün bazı siyasi
düşünceler tarafından kendi taraftarları gibi gösterilerek toplumu bu konuda
ayrıştırmaya gayret etmektedirler. Atatürk üzerinden siyaset yapmak bu ülkeye
yapılacak en büyük kötülüktür. Atatürk’ü anlamak, resimlerini büstlerini her
yere asmak veya koymakla olmayacağı açıktır. Bu nedenle Atatürk’ün çizdiği
medeni yaşam biçimi tüm genç ihtiyar demeden herkese kavratılmalıdır.
-----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Konuşmacı:Abdullah ALBAYRAM
Görevi : Dayı Ahmet Ağa İlkokulu Müdürü
Konuşma Tarihi:22/04/2013 (23 nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı Kutlamaları)
Sevgili öğrencilerim, kıymetli öğretmen arkadaşlarım ve saygı değer velilerim.
(Varsa diğer misafirler)
23 nisan 1920 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açılması ile birlikte bağımsızlığın ve düşman işgalinden kurtuluşun meşalesi de yakılmış oldu. Bu nedenle her 23 Nisan tarihi Türk Milleti için coşku ve sevinç günüdür.
Çocuklarımın ve Türk Milletinin sevinç ve mutluluk dolu olduğu bu günü canı gönülden kutlar, sevgilerimi sunarım.
BEN KONUŞMAMA TÜM GÖREVLİ EKİP ARKADAŞLARIMLA BİRLİKTE DEVAM ETMEK İSTİYORUM. ONLARI KONUŞMA KÜRSÜSÜNE YANIMA DAVET EDİYORUM.
23 Nisan ne kadar çocuk bayramı olsa da bizim için asıl anlamı çok büyüktür. Bu gün 23 Nisan 1920 de bağımsızlığımızı kazanmak için tüm dünyaya azmimizi haykırdığımız günün yıldönümüdür. Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nın 93 yılını kutluyoruz. Daha nice 23 Nisanları kutlamak üzere hepinizi sevgi ve saygı ile selamlıyorum.
Bu gün çocuklarımızın, velilerimizin ve misafirlerimizin eğlenmesi için resmiyetten uzak bir kutlama tertip ettik. Özellikle protokol anlamında davetiye vermedik. Birkaç kişiye özel ilgi gösterilmesi asıl ilgiyi hak eden öğrencilerimizi ve anne –babaları ikinci plana iteceğini düşündük. Burada herkes misafir herkes ev sahibidir. Bu nedenle eğlenmenin sınırı ve yasağı yoktur.
Sizlere konuşma ve şiirlerin yanında çekilişler, halkoyunları gösterileri, canlı müzik, seveceğiniz eğlencelik yarışmalar ve daha sayamayacağım kadar zengin program tertip ettik. Hediye çekilişleri program boyunca devam edecektir. Ayrıca kermesimiz gün boyunca alış veriş yapabilmeniz için sizlerin hizmetinde olacaktır. Ben konuşmalarla vaktinizi fazla almak istemiyorum.
Sözlerime son vermeden önce bu güzelliklerin yaratılmasında;
Bayram kutlama komitesi görevli öğretmenleri Rıza HÜYÜKPINAR, Gökhan MUT, Bahar ŞAHİN, Mübeccel KAPLAN, Mustafa ATAŞ’ a ve güzelliklerin yaratılmasında emeğini esirgemeyen öğretmen arkadaşlarıma,
Okul Aile Birliği yönetim kurulu ve Kermes Tertip Komitesi üyesi arkadaşlarıma, Sınıf Veli Temsilcilerine, isim isim sayamadığım ve emeği geçen tüm velilerime,
Bu güzelliklerin yaratılmasında liderlik sanatının en inciliklerini göstererek emeğin en yoğununu harcayan müdür yardımcısı arkadaşlarıma,
Çadırların sağlanmasında bize yardımını esirgemeyen Şahinbey Belediyesine,
Sahnemizi temin eden İl Özel İdaresi ve İl Milli Eğitim Müdürlüğü’ne
Kan bağışı kampanyamızın organizasyonunu yapan Gaziantep Kızılay Kan Merkezine,
Hediye çekilişimizde bizleri kırmayarak destek olan tüm işletmelere,
Teşekkür etmeyi gönül borcu sayıyorum.
Ulusal Egemenlik ve çocuk bayramınızı tüm çalışan personel arkadaşlarım ve Okul Aile birliği ve sınıf veli temsilcilerimiz adına kutlar; neşe ve mutluluğunuzun daim olmasını dilerim. Sevgi ile kalın.
---------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Konuşmacı: Abdullah ALBAYRAM
Görevi : Dayı Ahmet Ağa İlkokulu Müdürü
Konuşma Tarihi:22/04/2014 (23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı Kutlamaları)
Sevgili öğrencilerim, kıymetli öğretmen arkadaşlarım, Şu an aramızda olan ve misafirimiz olan Sevgili Hindistan Cumhuriyeti Öğretmen ve Öğrencileri ve saygı değer velilerim.
(Varsa diğer misafirler)
Çocuklarımın ve Türk Milletinin sevinç ve mutluluk dolu olduğu bu günü canı gönülden kutlar, sevgilerimi sunarım.
BEN KONUŞMAMI TÜM GÖREVLİ EKİP ARKADAŞLARIMLA BİRLİKTE SUNMAK İSTİYORUM. DEVAM ETMEK İSTİYORUM. ONLARI KONUŞMA KÜRSÜSÜNE YANIMA DAVET EDİYORUM.
Türkiye Büyük Millet Meclisinin açıldığı 23 nisan1920 tarihi bizim için kurtuluşun yıldönümüdür. Ayrıca bu bayram; Ulu Önder Atatürk tarafından çocuklara armağan edilen dünyada ki tek çocuk bayramıdır. Bizde bu çocuk bayramını çocuklarımızla birlikte mutluluk içerisinde kutlamaktayız. Ancak bu bayramlarımızın çocuklarımıza eziyet etmekten ziyade çocuklarımızın mutluluk içerisinde eğlendiği günler haline getirilmesi gerekmektedir. Stadyumlarda aylarca öğrencilerimize ne yaptığını bilmeden dersinden alıkoyarak birkaç kişi memnun olsun diye yapılan kutlamalardan çıkarılarak mutluluk günü olmasını sağlamalıyız.
Bu yıl Gaziantep 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nı çok farklı bir şekilde kutlamaktadır. TRT 36. Uluslar arası Çocuk Şenliği bu yıl Gaziantep’te kutlanmaktadır. Ayrıca Ülkemize / Gaziantep’imize gelen Yabancı konuklardan bir gurubumuz da bizim misafirimiz olarak burada bulunmaktadır. Hindistan Cumhuriyeti Öğretmen ve öğrencilerine sevgi ve saygılarımı sunar, Türk Milleti adına hoş geldiniz diyorum.
Özellikle bayramın hazırlanmasında emeği geçenleri özellikle Nedim BEREKET Beyin şahsında kutlar, başarılar dilerim.
Bunun yanında yorulmadan sınıflarının etkinliği için emek veren öğretmen arkadaşlarıma ve sınıf velilerimize sonsuz teşekkürler ederim.
Ulusal Egemenlik ve çocuk bayramınızı öğretmenlerimiz, müdür yardımcısı arkadaşlarım, tüm çalışan personel arkadaşlarım ve Okul Aile birliği ve sınıf veli temsilcilerimiz adına kutlar; neşe ve mutluluğunuzun daim olmasını dilerim. Sevgi ile kalın.
25 ARALIK GAZİANTEP’İN KURTULUŞU
Konuşmacı: Abdullah ALBAYRAM
Dayı Ahmet Ağa İlkokulu müdürü
Gaziantep'in düşman işgalinden kurtuluşunun 91 yıl dönümünü kutlamanın sevincini ve haklı gururunu bir Antep’ li olarak sizlerle birlikte yaşıyorum. 25 Aralık Gaziantep’in Düşman İşgalinden Kurtuluş Günü hepimize kutlu olsun.
Antep halkı Kurutuluş savaşımızın en çetin olduğu zamanlarda hiçbir yardım almadan Fransız birliklerine 11 ay aç, susuz bağımsızlık savaşı vermiştir.
İşte Bu nedenle Büyük Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk “Türk'üm diyen her şehir, her kasaba ve en küçük Türk köyü Gazianteplileri kahramanlık misali olarak alabilirler” sözünü söyleyerek haklı gururumuzun tescilini yapmıştır.
Anteplinin bu direnişine Türkiye Büyük Millet Meclisi dünyada örneği olmayan bir uygulama yapmış ve Gazilik unvanı vererek gururumuzu taçlandırmıştır.
Bu hürriyet kendi kaderine terk edilen, çaresiz halde, kenetlenmenin en güzel örneğini sergileyerek, akıllara durgunluk veren ve özveriyle kendisini düşmanına bile hayran bıraktıran, onurlu bir milletin zaferidir.
Düşman işgalinden alnının akıyla çıkan Türk milletinin tarihi, gurur veren eşsiz zaferlerle doludur.
Gaziantep'i, Gaziantep yapan tarihinin ve tarihe mal olmuş kişiliklerin yanında, kente kültürel yönden kimlik kazandıran önemli değerler ve semboller vardır. Kenti kurtarmak ve korumak kadar bu değer ve sembolleri de korumak önemlidir. Çünkü Gaziantep bu değerler ve simgelerle güçlü bir kent kimliği oluşturmuş, bu değerler ve sembollerle geleceğe yürümektedir Gaziantepli olarak bizler atalarımızın bizlere bıraktığı bu mirası çok daha ileriye taşımak için çaba sarf etmek zorundayız.
--------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
DAYI AHMET AĞA İLKOKULU
(Okul müdürü)
29 EKİM CUMHURİYET BAYRAMI KONUŞMA METNİ
Kıymetli Öğretmen arkadaşlarım, Sevgili öğrencilerim, Değerli Misafirler;
Cumhuriyetimizin kuruluşunun 90. yıl dönümünü kutlamanın gururunu ve sevincini yaşıyorum. Sizlerin de Cumhuriyet Bayramı kutlu olsun.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün 29 Ekim 1923 tarihinde “Türk Milletinin karakterine ve adetlerine en uygun olan idare, Cumhuriyet idaresidir.” Demiş ve ülkemizin yönetim biçiminin Cumhuriyet olarak ilan etmiştir. Bu anlamda Cumhuriyet yönetiminin Türk Milletine bırakılmış en büyük miras olduğunu söylemek sanırım abartı olmaz.
Bizim ülkemizde de maalesef “Cumhuriyeti Koruyup Kollamak” amacıyla yıllarca Anadolu insanını yani Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşlarını birbirine önce kırdırıp sonra diktatörlük heveslerini gerçekleştirmek amacıyla Cumhuriyet Yönetimini daha açık ifadeyle filizlenen demokrasi ağacımızın tüm körpe dallarını biçerek Cumhuriyete sahip çıkıldığını söylemeye çalıştılar.
Ancak unutulmamalıdır ki Cumhuriyet veya demokrasi her şeyin serbestçe yapılabileceği, çalmanın, çırpmanın, hayâsızlığın, ağzına her geleni söylemenin serbest olduğu yönetimler olarak ta algılanmamalıdır.
“Türkiye Cumhuriyeti, demokrasi esasına müstenit bir devlettir.” (1932 -M.Kemal) diyen Atatürk bizim ülkemizin yönetim biçiminin neye benzeyeceğini açıkça göstermiştir. Tüm dünya milletlerinin bu gün ülkelerine uygulamaya çalıştıkları yönetim biçimi olan cumhuriyet Ulu Önderimiz Gazi Mustafa kemal Atatürk tarafından 29 Ekim 1923 yılında ilan edilmiştir.
“Cumhuriyet” sözcüğü, “cumhur” kökeninden türemiş olup; Halk, demektir. Cumhuriyet yönetimi ise; “halk yönetimi” anlamına gelmektedir.
Daha önceki yıllarda Cumhuriyet Bayramında yaptığım konuşmamın bir bölümünü buraya alarak konuşmama devam etmek istiyorum.
Dünya ülkelerinde çok farklı karakterlerde cumhuriyet yönetimlerine rastlanmaktadır: “Teokratik Cumhuriyet”, “Otokratik Cumhuriyet”, “Demokratik Cumhuriyet”, “Halk Cumhuriyetleri” gibi…
Türkiye Cumhuriyeti, halkçı karakterinin yanı sıra demokratik bir cumhuriyettir. Çağdaş demokratik bir cumhuriyet; halkın yönetime katılımını, halkın hak ve hürriyetlerinin güvencesini esas alır. Zira hak ve hürriyetlerden yoksun toplumların ayakta kalmaları ve yaşamaları mümkün değildir.
Haklar ve özgürlükler, sadece anayasa ve yasalarda yazılı olmakla kalmayıp, vatandaşlar tarafından kullanılabiliyorsa bir anlam ifade eder. İnsanlar düşüncelerini özgürce yazıp söyleyebiliyorlarsa, hakları için demokratik talepleri engellenmeden dile getirilebiliyorsa, yönetenler; halkın taleplerini dinliyor ve karşılamak için çaba sarf ediyorsa; işte o zaman Cumhuriyetimiz, demokratik ve halkçı bir cumhuriyet olur.
Bizim de içinde yaşadığımız coğrafyada örneklerine sıkça rastladığımız gibi, halkına sırt çevirmiş, küçük bir zümrenin çıkarlarını gözeten, halkının taleplerine kulak tıkayan, en meşru talepleri bile şiddet yöntemleriyle baskı altına almaya çalışan yönetimler; adı cumhuriyet de olsa yıkılmaya mahkûmdurlar. Bu gün dünya ülkelerine göz attığımızda diktatörlüklerin, katı baskıcı yönetimlerin yok olduğunu veya yok olmak üzere olduğunu görmekteyiz. Artık bağımsızlık istekleri yerine demokratik ve halkın iradesinin yönetime yansıdığı, halkın kendisini daha rahat ifade ettiği yönetim biçimlerinin istendiği görülmektedir. Bu da Ulu önder Atatürk’ün ne kadar ileri görüşlü bir lider olduğunu ortaya koymaktadır.
Mustafa Kemal ATATÜRK biz öğretmenlere "Muallimler; Cumhuriyet sizden fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller ister." Diyerek bizim ülkümüzü belirlemiştir.
Bu nedenle, biz eğitimcilere düşen en önemli görev ise; Cumhuriyetimizi daima ileriye doğru geliştirmek için hak ve özgürlüklerinin bilincinde olan nesiller yetiştirmektir.
90 yıl önce büyük mücadelenin başarılmasında ve Cumhuriyetin kurulmasında başta büyük Atatürk’e ve bu uğurda canlarını ortaya koyarak çalışan ve ebedi hayata göç etmiş, kahramanlarımızı bugün bir kez daha rahmet ve şükranla anıyor, aziz hatıraları önünde saygıyla eğiliyoruz.
28 / Ekim / 2013
Abdullah ALBAYRAM
Okul müdürü
-----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
DAYI AHMET AĞA İLKOKULU
(Okul müdürü)
29 EKİM CUMHURİYET BAYRAMI KONUŞMA METNİ
Kıymetli Öğretmen arkadaşlarım, Sevgili öğrencilerim, Değerli Misafirler;
Hep birlikte Cumhuriyetimizin kuruluşunun 91. yıl dönümünü kutlamanın gururunu ve sevincini yaşıyoruz. Hepimize kutlu olsun.
Ulu Önder Atatürk 29 Ekim 1923 tarihinde Türkiye Cumhuriyetinin yönetim biçiminin Cumhuriyet olarak kabul edildiğini ilan etmiş ve “Türk Milletinin karakterine ve adetlerine en uygun olan idare, Cumhuriyet idaresidir.”sözüyle yönetim biçimimizi dünyaya ilan etmiştir. Bu gün dünya milletlerinin cumhuriyet yönetimini benimsemek için çabalarını görünce Ulu Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün ne kadar ileri görüşlü bir lider olduğunu görürüz. 91 Yıldır Türkiye Cumhuriyeti çağdaş ülkeler yolunda hızla ilerlemektedir. Ancak ülkemizin ilerleyip çağdaş ve gelişmiş ülkeler seviyesine gelmesini istemeyen güçler her fırsatta önümüzü kesmeye çalışmaktadırlar. Bu gün çevre ve komşu ülkelere bakılınca bu coğrafyanın karışıklığından medet umanların el ovuşturdukları açıkça görülmektedir.
Cumhuriyet yönetimi özgür yaşam modelidir. Ancak, ülkemizdeki bazı dış güçlerin veya bu ülkenin refahını istemeyen kesimlerin çıkarına uygun olarak her fırsatta etrafı yakıp yıkarak yaptıkları rezillikleri demokrasi sananlar sadece bu coğrafyayı kan gölüne çevirmek isteyenlerin amacına hizmet etmektedirler. Saydığımız olaylarda hiçbir taraf olmayan insanları katlederek demokratik yaşadığını zannedenler veya demokratik haklarını kullananlar başkalarının demokratik hakkının olduğundan habersizlerdir.
Ülkemizin gelişmiş milletler seviyesine kısa zamanda çıkmasını ancak milletleri millet yapan değerlerin kaybolmadan bunun gerçekleşmesini dilerim. Hepinizin Cumhuriyet Bayramını Kutlar saygı ve sevgilerimi sunarım.
(Kutlama programını hazırlayan, öğrencisiyle, sınıfıyla bu kutlamaya emek veren arkadaşlarımı kutlar, başarılarının devamını dilerim.)
28 / Ekim / 2014
Abdullah ALBAYRAM
Okul müdürü
---------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
DAYI AHMET AĞA İLKÖĞRETİM OKULU
(Okul müdürü)
29 EKİM CUMHURİYET BAYRAMI KONUŞMA METNİ
Kıymetli Öğretmen arkadaşlarım, Sevgili öğrenciler, Değerli Misafirler;
Bugün ülkemizin her köşesinde Cumhuriyetimizin 89. yıl dönümünü Millet olarak kutlamanın haklı gurur ve sevincini yaşıyoruz. Hepimizin Cumhuriyet Bayramı kutlu olsun.
19 Mayıs 1919’da Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün Samsun’a çıkarak Milli Mücadeleyi başlatıp, 29 Ekim 1923 tarihinde de “Türk Milletinin karakterine ve adetlerine en uygun olan idare, Cumhuriyet idaresidir.” diyerek ilan ettiği Cumhuriyet, Türk Milletine bırakılmış en büyük miras ve vazgeçilmez bir değerdir.
“Cumhuriyet” sözcüğü, “cumhur” kökeninden türemiştir. Cumhur: Halk, demektir. Cumhuriyet ise; “halk yönetimi” anlamına gelir.
Dünya ülkelerinde çok farklı karakterlerde cumhuriyet yönetimlerine rastlanmaktadır: “Teokratik Cumhuriyet”, “Otokratik Cumhuriyet”, “Demokratik Cumhuriyet”, “Halk Cumhuriyetleri” gibi…
Peki, bizim cumhuriyetimiz nasıl olmalıdır?
Cumhuriyetimizin kurucusu, büyük önder Atatürk’ün de sıklıkla vurguladığı gibi:
“Türkiye Cumhuriyeti, demokrasi esasına müstenit bir devlettir.” (1932 -M.Kemal)
Türkiye Cumhuriyeti, halkçı karakterinin yanı sıra demokratik bir cumhuriyettir. Çağdaş demokratik bir cumhuriyet; halkın yönetime katılımını, halkın hak ve hürriyetlerinin güvencesini esas alır. Zira hak ve hürriyetlerden yoksun toplumların ayakta kalmaları ve yaşamaları mümkün değildir.
Ancak şu da binmelidir ki: Haklar ve özgürlükler, sadece anayasa ve yasalarda yazılı olmakla kalmayıp, vatandaşlar tarafından kullanılabiliyorsa bir anlam ifade eder. İnsanlar düşüncelerini özgürce yazıp söyleyebiliyorlarsa, hakları için örgütlenebiliyorlarsa, hakları için demokratik eylemleri engellenmeden örgütleyebiliyorlarsa, yönetenler; halkın taleplerini dinliyor ve karşılamak için çaba sarf ediyorsa; işte o zaman Cumhuriyetimiz, demokratik ve halkçı bir cumhuriyet olur.
Bizim de içinde yaşadığımız coğrafyada örneklerine sıkça rastladığımız gibi, halkına sırt çevirmiş, küçük bir elitin çıkarlarını gözeten, halkının taleplerine kulak tıkayan, en meşru talepleri bile şiddet yöntemleriyle baskı altına almaya çalışan yönetimler; adı cumhuriyet de olsa yıkılmaya mahkûmdurlar.
Bu nedenle, biz eğitimcilere düşen en önemli görev ise; Cumhuriyetimizi daima ileriye doğru geliştirmek için hak ve özgürlüklerinin bilincinde olan nesiller yetiştirmektir.
"Muallimler; Cumhuriyet sizden fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller ister."
|
|
89 yıl önce büyük mücadelenin başarılmasında ve Cumhuriyetin kurulmasında başta büyük Atatürk’e ve bu uğurda canla, başla çalışan, hayatlarını kaybeden, kahramanlarımızı bugün bir kez daha rahmet ve şükranla anıyor, aziz hatıraları önünde saygıyla eğiliyoruz.
23 / 10 / 2012
Abdullah ALBAYRAM
Okul müdürü
------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
2012 Yılı dergi yazım
ÇİÇEKLER SU İSTER
(Bu yazımı özellikle öğrencilerime“çiçeklerime” adıyorum.)
Bu dergi sınavımızın 3. Sayısı. Özellikle Md. Yrd. Eşref ÖNDER’in şahsında emeği geçen arkadaşlarıma bu güzellikleri bize yaşattıkları için çok teşekkür ederim. Okulumuzun markalaşması * -İt. Marca- ve saygın adının en iyi şekilde temsil*-Ar- edilmesi bizi, daha çok çalışmaya sevk etmektedir. Bebeğin büyüdüğünü gören anne gibi emeklerimizin karşılığını alınca aynı sevinci duyduğumuzu söylemeliyim.
Bu anlamda eğitimde sorumluluk bilinci içerisinde bu çorbaya tuz, yağ, baharat eklemek için birbiri ile yarışan kıymetli çalışma arkadaşlarıma *-Yönetici, Öğretmen, Hizmetli- hakikaten *-Ar.- ne kadar teşekkür *-Ar. Teşekkur- etsem azdır. Bunun yanında öğrenci velilerimizin, okulumuzda kaliteli *-Fr. Qualité- ve huzurlu eğitim öğretim ortamının yaratılmasında, bize verdikleri desteğe de teşekkür etmeden geçmek büyük haksızlık*-Ar.- olur. Ayrıca bu gücü harekete geçiren kıymetli *-Ar.- Okul Aile Birliğimizin değerli yöneticilerimize, sınıf veli temsilcilerimize çok teşekkür ederim. Ellerinize sağlık diyorum.
Bu yılki yazımız Türkçe üzerine olacak.
Bir okul *-İng. Schoool- dergisinin başlangıç yazısında “illa da niye Türkçe” demeyin lütfen. Çünkü biz ne kadar çırpınırsak çırpınalım sanki birileri düğmeye basmış ve Türk dili yok olsun diye uğraşıyor. En çok da içime dokunan son yıllarda “Milletvekili” yerine “Parlamenter”;”Türkiye Büyük Millet Meclisi” yerine “parlamento” denilmesidir. *- İt. Parlamento-
Bunun yanında berberin *(Far. Berber) kuaför *-Fr. Coiffeur- olması mı, bakkalın, alış veriş yerlerinin Market, Center *-İng. Center- gibi adlarla anılmasını mı hangi birini sayayım. Bu acıklı kararı size bırakıyorum. Bizim köyün yolunda küçük bir kamyonet *-Fr.- kasasında birkaç parça ürün satan yerin adı da “Mini Süper Market” Hatta kimisi işi daha da abartarak “Mini Hiper Market” bile yapabilmektedir. Bakkal olursa kimsenin alış veriş etmeyeceğini sanıyor herhalde.*-market İng. market : Özellikle her türlü yiyecek maddesinin, ev, büro, mağaza vb. yerlere ait gereçlerin satıldığı dükkân-
Bir ilkokul mezunu arkadaşım sohbet ortamında yanımıza geldiğinde sürekli mantalite *(Fr.) kelimesinin anlamını yanlış yerlerde kullanınca kelimenin anlamını sormadan edemedim. Anlamını bilmeden kullandığını görünce de gülmekten kendimi alamadım. *(Mantalite (Fr.) =anlayış)
Birde çocukların, anne-babaların ve de devletin her kademesindeki birçok yetkilinin daha görkemli ve havalı olsun diye “Dizüstü Bilgisayar” deme yerine “Laptop” demelerine ne demeli. Hatta internet *-İng. International Network- genel ağ üzerinden gönderilen iletilerin adı elektronik *-Fr.İng.- Posta (e-Posta) olduğunu TDK (Türk Dil Kurumu) kurum ve kuruluşlara bildirmesine rağmen “TRT” dışında kullananı görmedim. Varsa yoksa *”e-mail”. Onu da söylerken şu dudak bükmesi var ya içime çok dokunuyor. Unutmadan söyleyeyim: Okulumuzun karşısındaki simit fırınının adı da “Google”.
Bu liste uzayıp gider. Millet olmanın ve birbirimizi anlamanın temel yolu aynı dili kullanmak değil midir. Birçok yeni ürün veya kavramların adı Türkçede mutlaka bulunabiliyor. Hiç değilse yabancısı olmadığımız Arapça, Kürtçe veya Farsçadan alsalar, yok! illa Avrupalı ve de Fransızca olacak. Bir yerel dergideki köşe yazımda bu konuya değinmiştim ve Türkçeye sızan Fransızca kelimeleri sayayım demiştim. Ancak başaramadım. Biliniz ki sayısı on bin civarındadır *-Ar. Civar- .
Çocuklarımız, çiçeklerimiz; saçlarına verdikleri şekille *-Ar. Şekl-, giysileri ile tam Fransızlar. Ancak öz dillimize Fransız kaldıklarını görünce üzülüyorum elbette ki. Ülkemizde yayın yapan televizyonların *-Fr. Télévision- , gazetelerin *-İt. gazzetta -, radyoların *-Fr. radio - bu konuda duyarsızlıklarına dur demek elbette ki bizim görevimiz değildir. Eğitimin amacı istendik davranışlar gösteren nesil yetiştirmektir. Günümüzde eğitimi sadece bizim (okulların) yaptığımızı sananlar yanılıyorlar.Bizler son yıllarda sadece öğretim ile ilgilenir olduk. Varsa da yoksa da akademik *-Fr. Académique- başarı (!)
Yazımdaki yabancı kökenli kelimelerin bir kısmını ben de konuşmalarımda kullandığım için özellikle seçtim. Sözlükten araştırdım ki benim bile durumum iyi değil. Benim kanaatimce *-Ar.- Dil Bakanlığı oluşturulmalıdır. Dil konusu bilimsel temellerde ele alınmadığı sürece yarın çok geç kalmış olabiliriz.
Milli Eğitim Bakanlığımız ise dil konusu ile ilgili ciddi programlar oluşturmalı ve bunu sadece öğrencilere değil, halkın her kesimine de ulaştırması gerekir inancındayım. Bu anlamda sorumluluk sadece okullara bırakılacak kadar basit değildir. Bununla ilgili gerekirse kanun hazırlanmalıdır. Herkes kendine dil konusunda çeki düzen verse iyi olacak.
Ayrıca dergimizin hazırlanmasında emeği geçen arkadaşlarıma, bize dergimizin çıkarılmasında maddi destek olan ve sayfalar arasında kendilerini tanıyacağınız destekçilerimize; sevgili öğrencilerim, iş arkadaşlarım adına dergimize gösterdikleri ilgi için sonsuz teşekkürler.
Abdullah ALBAYRAM
Okul Müdürü
*Fr. Fransızca / Ar. Arapça / İng. İngilizce / İt. İtalyanca / Far.Farsça
-----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
KENTLERİMİZ VE İNSAN EĞİTİMİ
Günümüzde eğitim öylesine karmaşık bir hal aldı ki insan eğitimin de yeni metotları; değil anne-babanın, öğretmenlerin bile takip etmesi zor hale geldi. Günümüzde en önemli eğitim sorunu ulusal kültürün, gelenek ve göreneklerin hele hele Türkçenin yeni kuşaklara aktarılamamasıdır. Bu da kendi dedesiyle iletişim kuramayan yeni nesillerin oluşmasına sebep olmaktadır. Özellikle biz yeni nesil anne-babalar çocuk yetiştirme konusunda atalarımızdan geride olduğumuzu söyleyebilirim. Günümüzde çocuklarımızı ilgi görme, önemsenme, sorumluluk alma yerine hiçbir işe el vurdurulmayarak sorumsuz bir fert olarak yetiştirmekteyiz. Çalışan Anne babanın çocukları ailesi ile yeterince iletişim kuramamaktadır. Bizler de sürekli meşgul olmamız nedeniyle çocukla iletişimi pahalı gereçleri alarak kurmaya çalışmaktayız. Bu da sevgiden yoksun ancak her istediği yapılan bir nesil yaratmaktadır. Çocuklarımız en küçük sıkıntıda bunalıma girmektedir. Çünkü çocuk kazanmadan, emek vermeden elde etmeye alıştırılmaktadır. Bir Çin ata sözünde “Bir kişiye balık verirsen o gün karnını doyurursun, balık tutmayı öğretirsen her gün karnını doyurursun” demekteki kasıt çocukların, annesi babası veya öğretmenleri tarafından küçük yaşlardan itibaren kendi kendisine yetmesini öğretecek şekilde eğitmelerini öğütlemektedir. Bu konuda çok daha fazla sorumluların olduğunu söylemeden geçemeyeceğim. Televizyonlar, Gazeteler, internet vb. Ayrıca kent planlamacıları çocukların oyun ve gurup faaliyetleri yapabilecekleri alanları evlerden önce oluşturmaları gerekir. Çünkü çocuklar beton yığınlarının içerisinde hapis hayatı yaşamak zorunda kalmaktadırlar. Okullar ise bu konuda pek masum sayılmazlar. Bir çok okulumuz çocuğun kendisini geliştirebileceği, yeni beceriler kazanacağı ve özgür olacağı ortamlardan yoksundur. İlköğretim okullarının kalitesi ve başarısı OKS sınavında aldığı başarı, Liselerin ise üniversiteye yerleştirdiği öğrenci sayısı ile ölçülür hale gelmiştir. Bu da eğitim bileşenlerini günümüzde bu hedefe yöneltmiştir. Doğru bulmasak ta hepimizi günümüz şartları bu yanlışın peşinden sürüklemektedir.
Özellikle kent yaşamında kişiler daha çok maddi kazanca ihtiyaç duymaktadır. Bu da daha çok iş yapmamız yada çalışmamız gerektiği anlamına gelmektedir. Sonuç olarak çocuklarımıza yeterli zamanı ayıramıyoruz. Bu nedenle bizim dışımızda kişiler çocuklarımızın kişiliğine bizden fazla etki etmektedir. Kırtasiyeci, İnternet İşletmecisi, Kantinci, Bakıcısı, kreş öğretmeni- personeli, ana sınıfı öğretmeni ve personeli küçük yaşta anne baba şefkati çeken çocuğa yapay bir mutluluk vermeye çalışmaktadır. Anne baba çocuğuna sevgisini değil ama oyuncakçının pahalı oyuncaklarını sunarak gidermeye çalışmamalıdır. Bu nedenle eğitimin kaliteli olması için okul aile ve çevre birlikte hareket etmek zorundadır.
Dayı Ahmet Ağa ilköğretim Okulu 1936 yılından bu yana Gaziantep”imizin onurunu ve gururunu yükseklere çıkaran değerli iş adamlarını, bürokratlarını, siyasetçilerini yetiştirmenin onurunu taşımaktadır. Elbette ki bizlerde yine bu misyonumuzu devam ettirmek istiyoruz. Hatta ülkemizin kaderini şekillendiren gelecek nesilleri de okulumuzdan mezun etmek nihai hedefimizdir. Sadece fiziki düzeltmeler için değil çocuklarımızın eğitsel seviyesinde de rekabet edebilir hale gelmek için Ev, okul ve çevre iletişimi ve bütünlüğü için var olan gücümüzü seferber edeceğimizden hiç kimsenin kuşkusu olmasın. Eğitimde rekabet edebilmek için teknolojiyi de kullanmak kaçınılmazdır. Bu nedenle eğitimde başarıyı arttıracak teknoloji gereçlerini çocuğun eğitim hayatına sokmak gerekir. Bu nedenle Eğitim bileşenleri iş birliği içerisinde hareket etmezse kaybolan zaman geri telafi edilemez.
Ben ilk dergimizin hazırlanmasında emeği geçen idareci, öğretmen, öğrenci ve destekçilerimize sonsuz teşekkür ederim. İnşallah daha nice ilklerin yaşanacağı ortamlarda buluşmak dileğiyle sevgi ile kalın.
Abdullah ALBAYRAM
Okul Müdürü
-----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
|